30 Ağustos 2010 Pazartesi

2050 YILINDAKİ TÜRKİYE HARİTASI





ABD’de ‘Gölge CIA’ olarak bilinen Stratfor düşünce kuruluşunun başındaki George Friedman, “Önümüzdeki 100 yıl” adını verdiği kitabında Türkiyeyi geleceğin süper güçleri arasında saydı. Amerikan İstihbarat Ajansı CIA’ye yakınlığı nedeniyle “Gölge CIA” olarak bilinen Strafor’un sahibi, ünlü stratejisi George Friedman, önümüzdeki yüzyılın sonlarında Çin ve Rusya gibi ülkelerin gerileyip yerlerini Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya gibi yeni dünya güçlerine bırakacağını öne sürdü. Friedman, “Next 100 Years: A Forecast for the 21’st Century” adlı yeni kitabında şu tahminlerde bulundu.


* Rusya ve Çin gibi güçler için önümüzdeki yüzyılda endişelenmeye gerek yok. Bu ülkeler komünizme benzer çöküş yaşayacak. Rusça veya Çinceyi bırakın, Türkçe, Japonca, Polonya ve Meksika dillerini öğrenmeye bakın.
* Gelecek yüzyılın süper güçleri Çin ve Rusya değil; Türkiye, Japonya, Meksika ve Polonya olacak. Türkiye’nin dünyadaki siyasi etkisi 2050 yılında Osmanlı haritasını andıran bir görüntü oluşturacak.
* ABD’nin şu an üzerine eğildiği İslamcı militanlarla savaş konusu 21′inci yüzyılla birlikte tarihin derinliklerinde kalacak.
Stratfor 1996′da, Teksas’ın Austin kentinde kurulan özel bir istihbarat kurumu. Başında ünlü stratejist ve siyaset bilimci George Friedman bulunuyor. Friedman ve başında bulunduğu Stratfor, Pentagon’a da danışmanlık yapıyor. Stratfor, Asya’da 1997′de kriz yaşanacağını ABD yönetimine çok önceden bildirmişti. Şimdi Friedman’ın öngörülerine bakarsak ne kadar haklı olduğunu görürüz. 2050 yılları Türkiye’nin gücünün tam anlamıyla zirvede olduğu, Türk İslam Birliği ’nin kurulduğu ve İslam’ın tüm dünyaya hâkim olduğu yıllardır. Bu dönem “altın çağ” dönemi olarak adlandırılır. Yalnız Friedman’ın çizdiği harita biraz eksik, Türkiye hem güneyde hem kuzeyde birçok ülkeyle daha birleşip, Sudan, İran gibi ülkeleri de bu birliğe katacaktır.
Türkiye’nin giderek güçleneceği yabancı basında sürekli dile getiriliyor, her geçen gün bu doğrultuda haberler çıkıyor. Dünya ülkeleri daha şimdiden geleceği görüyor, fakat her ne hikmetse bir tek Türkiye’deki bazı çevreler bu önlenemez yükselişi görmezden ve anlamazdan geliyorlar. Friedman’ın çizdiği bu sınırlar Hz. Mehdi liderliğinde kurulacak Türk İslam Birliği’nin sınırlarıdır ve aslı çok daha geniştir. Hz. Mehdi ile birlikte bir damla kan akıtılmayacak tüm dünya Türklerin adaletine, merhametine ve şefkatine Osmanlı’dan sonra bir kez daha şahit olacaktır.

KİM ÖLE KİM KALA !!! 

29 Ağustos 2010 Pazar

Referandumda Oylanacak Maddeler.

  12 Eylül 2010 günü yapılacak referandumda anayasanın bazı maddelerinin değişimi halk oylamasına sunulacak. Ak Parti vatandaştan "evet" oyu beklediğini söylerken CHP ve MHP "hayır" oyu verilmesini istediler. 12 eylül referandumda oylanacak maddeler şöyle.
 

ANAYASA MAHKEMESİNİN YAPISI

Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılacak. Halen 11 asıl 4 yedek üyeli Anayasa Mahkemesi, 17 asıl üyeden oluşacak. TBMM, 2 üyeyi, Sayıştay Genel Kurulunun gösterdiği 3′er aday arasından, 1 üyeyi ise baro başkanlarının avukatlar arasından göstereceği 3 aday arasından gizli oyla seçecek.

Cumhurbaşkanı, 3 üyeyi Yargıtay, 2 üyeyi Danıştay, 1 üyeyi Askeri Yargıtay, 1 üyeyi Askeri Yüksek İdare Mahkemesince gösterilecek 3′er aday içinden; en az ikisi hukukçu olmak üzere 3 üyeyi ise YÖK’ün kendi üyesi olmayan yüksek öğretim kurumları öğretim üyeleri arasından göstereceği 3′er aday içinden seçecek. Cumhurbaşkanı, 4 üyeyi de üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, 1. sınıf hakim ve savcılar ile en az 5 yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından belirleyecek.

Anayasa Mahkemesi iki bölüm ve Genel Kurul halinde çalışacak. Bölümler, başkanvekilinin başkanlığında 4 üyenin katılımı ile toplanacak. Genel Kurul ise mahkeme başkanının veya başkanın belirleyeceği başkanvekilinin başkanlığında en az 12 üye ile toplanacak. Bölümler ve genel kurul, kararlarını salt çoğunluk ile alacak.

Siyasi partilere ilişkin dava ve başvurulara, iptal ve itiraz davaları ile Yüce Divan sıfatıyla yürütülecek yargılamalara, Genel Kurul bakacak.

Anayasa Mahkemesi, Anayasa değişikliğinde iptale, siyasi partilerin kapatılmasına ya da devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğuyla karar alacak.

Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları, Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanacak.

Anayasa Mahkemesi, Yüce Divan sıfatıyla baktığı davalar dışında kalan işleri, dosya üzerinden inceleyecek. Ancak, bireysel başvurularda duruşma yapılmasına karar verilebilecek. Mahkeme, gerekli gördüğü hallerde sözlü açıklamalarını dinlemek üzere ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları çağırabilecek, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin davalarda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından sonra kapatılması istenen siyasi partinin genel başkanlığının veya tayin edeceği bir vekilin savunmasını dinleyecek.

Anayasa Mahkemesi üyeleri arasından gizli oyla ve üye tamsayısının salt çoğunluğu ile 4 yıl için bir başkan ve iki başkanvekili seçilecek. Görev süresi bitenler yeniden seçilebilecek.

Anayasa Mahkemesi üyeleri 12 yıl için seçilecek. Bir kişi 2 defa üyeliğe seçilemeyecek. 12 yıldan önce yaş sınırını dolduran üye emekliye ayrılacak.

Anayasa Mahkemesinin mevcut yedek üyeleri ”asıl üye” sıfatını kazanacak.

YÜCE DİVAN

Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru yapılabilecek. Meclis Başkanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanacak. Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilecek. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucu verdiği kararlar kesin olacak.

Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri için ”hakimlik teminatı” geçerli olacak.

HSYK’NIN YAPISI

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yeniden yapılandırılacak. HSYK’nın halen 7 olan üye sayısı 22′e, 5 olan yedek üye sayısı ise 12′a çıkarılacak. HSYK, 3 daire halinde çalışacak.

HSYK’nın Başkanı, Adalet Bakanı olmaya devam edecek. Adalet Bakanlığı Müsteşarının Kurulda yer alması uygulaması da sürecek.

Kurulun, 4 asıl üyesi, yüksek öğretim kurumlarının hukuk, iktisat ve siyasal bilimler dallarında görev yapan öğretim üyeleri, üst kademe yöneticileri ile avukatlar arasından Cumhurbaşkanınca; 3 asıl ve 3 yedek üyesi, Yargıtay üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca; 2 asıl ve 2 yedek üyesi, Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca; 1 asıl ve 1 yedek üyesi, Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından; 7 asıl ve 4 yedek üyesi, birinci sınıf olup, birinci sınıfa ayrılmayı gerektiren nitelikleri yitirmemiş adli yargı hakim ve savcıları arasından adli yargı hakim ve savcılarınca; 3 asıl ve 2 yedek üyesi idari yargı hakim ve savcıları arasından idari yargı hakim ve savcılarınca dört yıl için seçilecek. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilecek.

Kurul üyeliği seçimi, üyelerin görev süresinin dolmasından önceki 60 gün içinde yapılacak.

Kurulun ”meslekten çıkarma” cezasına ilişkin kararlarına itiraz yolu getirilecek. Kurulun diğer kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamayacak.

HSYK’nın mevcut asıl ve yedek üyelerinin görevleri, seçildikleri sürenin sonuna kadar devam edecek.

GEÇİCİ 15. MADDE

Ekonomik ve Sosyal Konsey” Anayasa kapsamına alınacak.

12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve Danışma Meclisi’nde görev alanların yargılanmasını önleyen geçici 15. maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Kadın-erkek eşitliği konusunda alınacak tedbirler, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacak. Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacak.

KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI

Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak. Bu hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsayacak. Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası ile işlenebilecek.

YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI

Yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle ve hakim kararıyla sınırlandırabilecek.

ÇOCUK İSTİSMARI

Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacak. Devlet, her türlü istismara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacak.

SENDİKA VE TOPLU SÖZLEŞME

Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek. Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınacak. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, taraflar Kamu Görevlileri Kuruluna başvurabilecek. Kurul kararları, kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Toplu sözleşme emeklilere de yansıtılacak.

Greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde neden oldukları maddi zarardan sendika sorumlu tutulamayacak. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin yasaklar kaldırılacak.

KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU

”Kamu Denetçiliği Kurumu” (ombudsmanlık) oluşturulacak. Kurum, TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak ve idarenin işleyişi ile ilgili şikayetleri inceleyecek. Kamu başdenetçisi TBMM tarafından gizli oyla ve 4 yıl için seçilecek. Milletvekilliğinin düşürülmesi uygulaması kaldırılacak.

TBMM Başkanlık Divanı 2. dönem sonuna kadar görev yapacak.

YÜKSEK ASKERİ ŞURA KARARLARI

Yüksek Askeri Şuranın (YAŞ) terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç, her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açılacak.

İdari yargı, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacak, ”yerindelik denetimi” yapılamayacak.

TOPLU SÖZLEŞME HAKKI

Memurlara verilen uyarma ve kınama cezaları yargı denetimine açılacak. Adalet hizmetleri ile savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hakim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişlerince yapılacak.

ASKERİ YARGI

Askeri yargının görev alanı yeniden belirlenecek. Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülecek. Askeri mahkemeler, asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli olacak.

Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar, her durumda adliye mahkemelerinde görülecek.

Siviller, savaş hali dışında askeri mahkemelerde yargılanamayacak.

OY KULLANACAKLARIN DİKKATİNE !!! 


 

27 Ağustos 2010 Cuma

GELECEĞİN VİDEOSU

Geleceği tahmin etmek çok zor. Ama bu tahminleri, teknoloji devi Microsoft yaparsa oturup düşünmek gerekiyor. İşte Microsoft'un hayallerinin olduğu video. Aşağıdaki video, teknolojinin hayatımızı nasıl yönlendireceği konusunda fikir sahibi olmanızı sağlayabilir. Videoyu hazırlayan Microsoft, dokunmatik ve şeffaf ekranların doldurduğu yeni dünyayı gözler önüne seriyor.

Geleceğin videosunu şimdiden izleyin | video.mynet.com

Microsoft Masa Teknolojisi

Bir masa düşünün kredi kartınızla burda hesap ödemsi yapabiliyorsunuz ve bu masadan fotoğraf makınasına,cep telefonuna resim ve müzik atabılıyorsunuz.



26 Ağustos 2010 Perşembe

Referandum Nedir?

Referandum (latince referendum) genelde anayasa değişikliği, yasaların kabulu ve ya çok önemli meselelerde halkın iradesini belirlemek amacıyla yapılan oylamadır. Referandumda halkın iradesi idareye doğrudan doğruya yansımakta olup doğrudan demokrasi'nin güzel bir örneğidir. Temsili demokraside ise, halkın seçtiği insanlar, halkın iradesini yansıtmaya çalışmaktadır. Türkiye'de çok az uygulanan referandum, gelişmiş ülkelerde sık sık uygulanır. Referandum kelimesi genelde plebisit kelimesiyle beraber anılır. Plebs, Eski Roma'da, ayrıcalıklı patriciiler dışında kalan kalabalık halk sınıfına verilen isimdir. Plebs meclislerinin aldığı karar anlamında olan Latince plebiscitum sözünden gelir. Plebisit genelde yasama organlarının biri tarafından halkın oylamasına sunulan bir sorudur. Plebisit bir şekilde güven oylaması manasını ihtiva ettiği için, günümzde pek sık kullanılmamaktadır.

Eski çağ sitelerinde vatandaşlık hakkına sahip bir kısım halk, gerçek bir hükümet ve yasama organı gibi toplanırdı. Bugün ise bazı İsviçre kantonlarında ve bir kısım Amerikan kominlerinde, yılda bir defa toplanan halk genel kurulunun görevi, sadece yöneticileri denetlemek ve tekliflerini bildirmektir.

Doğrudan demokrasinin fiilen uygulanmasındaki güçlük sebebiyle temsili demokrasi sistemine gidilmiştir. Bu sistemin de mahzurlarını gidermek ve doğrudan demokrasi sistemine yaklaşmak için, yarı doğrudan demokrasi sistemine gidilmiştir. Referandum bunlardan birisidir. Yarı doğrudan demokrasi denilen, halkın yönetime katılmasının bu şeklinde ise; seçmenlerin görevi, sadece temsilciler seçmek değildir. Seçmenler, gerek anayasa yapma ve gerekse yasama yetkisine oylarıyla katılırlar.

Hazırlanmakta olan bir kanunun kabulüne veya bir kanun teklifine halkın katılması iki şekilde olur:
  • Yetkili makamın bir kanun tasarısı veya teklifinin esaslı kısımları hakkında halk oyuna başvurmak.
  • Yasama organı (parlamento)nun hazırladığı kanun hakkında halkın reyine müracaat etmek.

Meclisin hazırlamış olduğu kanun, yürürlüğe girmeden önce halka sunulur. Seçmenler, hazırladıkları bir dilekçe ile kanunun karşısında yeterli sayıda imza toplayabilirse, kanunun tasdiki veya yürürlükten kaldırılması hususunda halkın reyine başvurulur. Karşı oylar yetersiz kalırsa kanun, referandumla tasdiklenmiş sayılır. Karşı oylar fazla gelirse, kanun yürürlükten kalkmış olur. 1789 Fransız ihtilali sonucu Fransa'da uygulanan bu sistem, bugün bazı Amerikan eyalet anayasalarında yer alır. Buna halkın tasdiki veya halk vetosu denir. Bazan da, Alman Weimar Anayasasında olduğu gibi; devlet başkanı dilerse, her hangi bir kanunu tasdik etmeden önce, bir defa da halkın oyuna gerek duyabilir.

Anayasaların, yeni hazırlanmalarından sonra veya önemli değişikliklerde referandumla halkın oyuna başvurulur. Türkiye'de, Fransa'da ve İsviçre'de yeni anayasaların kabulü bu şekilde olmuştur. Buna Anayasa Referandumu denir.

Türkiye'de ilk defa referanduma, 1960 Anayasasının kabulü sırasında başvurulmuştur. Katılan seçmenlerin % 62'si evet, % 38'i hayır şeklinde oy kullanarak; Kurucu Meclis'in hazırladığı Anayasayı kabul etmiş oldu. 1982 yılındaki, Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasanın referandumunda ise, kabul oyları % 91'i geçti. Red ise % 9 idi. Yeni anayasa ittifaka yakın bir çoğunlukla kabul edilmiş ve seçmenlerin tasvibini almıştır.

Kanunların halkın referandumuna sunulması usulü ABD ve İsviçre'de temel bir prensip olarak kabul edilmiştir. Bugüne kadar referanduma sunulmuş dünya anayasaları içinde sadece 1946 Fransız Anayasası halk tarafından birinci oylamada reddedilmiştir. Bu anayasa ikinci referandumda kabul edilmiştir.

KENDİNİ KORUMAK VE SAVUNMA SANATLARI

Yaşadığımız toplum içinde hemen hemen hepimiz, gerek trafikte,gerek evimizin içinde,gerek çalıştığımız işyerinde gerekse gece dışarıda sevgilimiz yada eşimizle dolaşırken taciz ediliyoruz.Biz her ne kadar medeni bir toplumda yaşadığımızı düşünsekte aslında yaşadığımız ortamın medeni olmadığını ve her an başımıza kötü bir şey gelebileceğini kabul etmek zorundayız.Çünkü toplumu oluşturan insandır ve insan doğası gereği vahşidir.İnsanlar tarafından çok sevilen ve uysal olarak tanınan bir insan arabasına bindiğinde bambaşka bir insana dönüşe bilir.Bağrır ,küfreder ,arabasından inip sopası ile size saldırabilir.Dolmuş,otobüs ve taksi şöförlerinden bahasetmiyorum bile.Sizlere bahsettiğim tüm olumsuzluklar hırsızlar,katiller , tecavüzcüler ve her gün gazetede okuduğumuz bizden uzakmış gibi görünsede aslında bizimde başımıza gelebilme ihtimalinin olduğunu bildiğimiz bir çok talihsiz olaydan bir kaçı yanlızca.
Peki bu şekilde yaşamak zorunda olduğumuz bir ortamda kendimizi nasıl güvende hissedebiliriz.Polis mi? yoksa yasalarmı? yada sigorta firmanızmı ? Sizde biliyorsunuzki bu saydıklarım son bir kaç yüzyıldır insanları koruma adına pek başarılı sayılmaz.
Bence cevap ilk önce insanın kendini ve sevdiklerini koruyabilme yeteneğine sahip olmasıdır.İnsan her şeyden önce kendini ve sevdiklerini koruyabildiği ölçüde kendini güvende hissedebilir.İşte savunma sanatlarıda bunun için vardır.
Peki kendimizi ve sevdiklerimizi saldırganlara karşı savunmak için nasıl bir eğitim almalıyız?
Bence bu sorunun cevabı üç ilkeye dayanır:
1-Savunma sistemini öğreneceğiniz salon
2-Sabır ve yaptığınız sisteme güven
3-bolca pratik
1-Savunma sistemini öğreneceğiniz salon her şeyden önce size bu sistemi öğreten eğitmeninizin kendi salonu olmalıdır.
Lise öğrencisi iken ,çok severek gittiğim karate kursu hocası bana artık bu salonda ders veremiyeceğini ,çünkü spor salonu sahibinin kendisini işten çıkardığını söylemişti.Daha sonra oturduğum semte yakın hiç bir karate salonu bulamadığım için bu sistemi bırakmak zorunda kalmıştım.Yani mutlaka gideceğiniz yer size ders verenin kendi salonu ve sizin yaşadığınız bölgeye yakın bir salon olmalı.
2-Sabır ve yaptığınız sisteme güvenmeniz kendinizi korumayı öğrenmeniz açısından oldukça etkili bir unsurdur.Öyleki bir insan hangi spor dalı ile uğraşırsa uğraşsın; o spor dalını tam anlamı ile öğrenmek için aradan en az iki senenin geçmesi gerekir.Bu bir dil öğrenmek içinde aynıdır,dikiş nakış öğrenmek içinde aynıdır,dövüşmeyi öğrenmek içinde aynıdır.Tae kwon do ile uğraşıyorsunuz diyelim ve daha bu sisteme başlayalı üç ay olmuş.Karşınıza dört ,beş senelik bir boksör çıkarsa tabiki dayak yersiniz.Yada siz den çok daha saldırgan ve iri yarı bir taksi şöförü elinde demir levye ile size saldırdığında tabiki hiçbir şansınız yoktur.Hatta bazen öyle anlar gelirki kavgadan korkup geri adım atabilirsiniz.Bu yaptığınız sistemin kötü olduğu anlamına kesinlikle gelmez.Yanlızca daha o sisteme adapte olmadığınız anlamına gelir.Böyle durumlarda sakın sisteminizi terk etmeyin sabredin ona güvenin ve çalışmaya devam edin.
3-Eğer gerçekten dövüşebilmek ,sizden daha saldırgan ,iri ve sayıca sizden üstün kişileri yenmek istiyorsanız bolca pratik yapmak ;sizin için, hayati anlamda önemlidir.Aikido,Wing chun, Kali vb;.birçok dövüş sanatında, genelde verilen eğitim: “rakip sana buradan yaklaşırsa şöyle vur , buradan bunu yaparsa şu hareketle rakibi öldür bitir.”şeklindedir.Bu şekilde eğitim anlayışı olan bir dövüş sistemi seçtiğinizde ,o sistemde usta olsanız dahi içinizde hep acaba bu haraketler gerçekte işe yararmı diye soru soran bir ses duyarsınız.
Oysaki jiujitsu,boks,kickboks,muay thai boks,karate,tae kwon do gibi sistemleri seçerseniz öğrendiğiniz tüm teorik bilgileri ringe çıkarak, rakibinizin üstünde uygular kendi sitilinizi oluşturursunuz.Bir basketball maçı düşünün ;size yapmanız gereken hareketler öğretilip bunları maçta uygulamanızmı sizi daha çok geliştirir? Yoksa basketball daki hareketleri öğrenip hiç maça çıkmasanız yada oynamasanız mı daha çok gelişirsiniz?Unutmayın on şey öğrenip ,hiç pratiğinizin olmamasındansa, bir şey öğrenin, ama rakip üstünde deneme şansınız olsun.Yani pratik yapın ringe çıkın.
Yaşadığımız toplumda başımıza pek çok talihsiz olay gelebilir.Ama bizde bunların üstesinden gelebiliriz.biraz sabır,güven,pratik ve seçtiğimiz akıllıca bir sistemle kendimizi daha güvende hissedebilir sevdiklerimizi ve kendimizi koruyabiliriz.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Çin ilk insansız uzay aracını yaptıklarını ve aracın elektronik, mekanik ve termal test aşamasında olduğunu duyurdu


China Daily gazetesinin haberine göre, askeri bir yetkili, 8,5 ton ağırlığındaki Tiengong-1 adlı aracın, gelecek yıl yörüngeye gireceğini kaydetti.

"Uzun Yürüyüş II-F" roketleriyle uzaya taşınacak Tiengong-1, kendisinden kısa süre sonra uzaya gönderilecek ve halen yapım aşamasında olan Şıncou-8 adlı uzay aracıyla kenetlenecek.

Kaynaklar, kenetlenme sırasında görev yapacak taykonotlardan ikisinin bayan olduğunu belirtirken, 2012 yılında uzaya gönderilmesi planlanan Şıncou-9 ve Şıncou-10 uzay araçlarının da, Tiengong-1 ile kenetleneceğini kaydetti.

Kaynak : AA

Where The Hell is Matt's Girlfriend?


6 Ağustos 2010 Cuma


Orjinal Adı: Inception

Yönetmen: Christopher Nolan
Oyuncular: Leonardo DiCaprio, Joseph Gordon-Levitt, Ellen Page, Tom Hardy, Ken Watanabe

Senaryo: Christopher Nolan
Müzik: Hans Zimmer
Görüntü Yönetmeni: Wally Pfister
Kurgu: Lee Smith
Tür: Bilimkurgu - Gerilim - Dram
Süre: 148 dk.
Yapım: 2010, ABD - İngiltere
Dağıtım: Warner Bros.

Gösterim tarihi: 30 Temmuz 2010

Resmi Web Sitesi: http://www.baslangicfilm.com/



Editörün Notu: Rüyaların sonsuz dünyasında da bir gezinti sunan, özgün bilimkurgu filmi.

Konu: Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) tehlikeli bir sanat olan ‘bilgiyi çekip çıkartma’da bu işin en iyisi olan yetenekli bir hırsızdır: Uzmanlık alanı, insan zihninin en zayıf olduğu rüya görme evresinde, kişinin bilincinin derinliklerinden değerli sırları çalmaktır. Cobb’un ender görülen bu yeteneği onu şirket casusluğunun düzenbazlıklarla dolu bu yeni dünyasında aranan bir oyuncu hâline getirmişse de, uluslararası bir kaçak durumuna düşmesine ve hayatı boyunca sevdiği her şeyi kaybetmesine neden olmuştur. Şimdi Cobb’a bir kefaret fırsatı tanınır. Son bir işi daha yaptığı takdirde hayatı kendisine geri verilecektir. Fakat bu işte ondan istenen; Başlangıç’ı başarması, yani bilgiyi yerleştirmesidir. Cobb ve uzmanlardan oluşan ekibi bu kez mükemmel bir hırsızlık yerine bunun tam tersini yapmak durumundadırlar; görevleri bir fikri çalmak değil, onu yerleştirmektir. Başarılı olabilirlerse, bu mükemmel bir suç olacaktır. Ancak, ekip ne denli dikkatli bir planlama ve uzmanlık sergilese de bu tehlikeli düşman için yeterince hazırlıklı olamazlar çünkü düşman sanki her hareketlerini önceden tahmin edebiliyordur. Bu öyle bir düşmandır ki onun yapacaklarını sadece Cobb görebilir. Bu yaz, olay yeri zihniniz olacak.




Bir delinin aşk mektubu...

BİR AŞK MEKTUBU


Canım Sevgilim Yasemin;
Bu mektubu sana Adalar dan yazıyorum..Seni ne kadar sevdiğimi bilemezsin.Eski günlerimizi
unutamıyorum.Seninleyken dinlediğimiz Menekşe ile Halil şarkısı çalıyor ve ben şuan da o şarkıyı
dinliyorum.Mazimiz geliyor aklıma.Çok üzülüyorum sevgilim..Bana verdiğin sözler,ettiğin yeminler,bir türlü
çıkmıyor aklımdan..Hani bana söylediğin Bitanem lafı var ya,işte o benim hayatımı değiştirdi.Seninle
geçirdiğim günler geliyor aklıma. 30 yıldır boş yaşamışım.Bana hayatımın en güzel günlerini yaşattın.
Farkında mısın sevgilim? Bugün beni terk edişinin 41. günü.Sana meleğim diyeceğim ama dilim varmıyor..Diyemiyorum..
Bir gün kahvaltı yaparken kafana şeker kasesini fırlatmıştım.Sen de ani bir
refleksle eğilerek tehlikeyi bertaraf etmiştin ve bana canım acımazdı demiştin.Ama arkasından gelen reçel
kavanozunu hiç hesaba katmamıştın sevgilim.Yüzünden süzülen reçel ile çok tatlıydın.

Yasemin; Seni her zaman çok sevdim ve sevmeye devam edeceğim.Seni hiçbir zaman unutmayacağım
Ben yalnızca sana bağlı kalacağım (sen başkasının olsan bile) Beni terk ettiğin gün mantı almıştım.
Üzerinde 30 gün içerisinde tüketin yazıyordu. Bugün 41 gün olmuş ve ben o mantı i yedim sevgilim.
Gerisi Allah'a kalmış...Ölürsem seni çok sevdiğimi,senin için canımı bile feda edeceğimi unutma.
Bu arada sakın mezarıma gelme!!!

Son olarak; AĞLAMA SAKIN Yasemin

1 Ağustos 2010 Pazar

ÖPME FELSEFESİ

Aristotales tipi öpme:

Deneysel verinin ilgisiz olduğunu düşünen biri tarafından ve deneysel veriye hiç bir şekilde başvurulmadan tamamen teorik spekülasyonlarla elde edilen tekniklerle gerçekleştirilen öpme.

Hegel tipi öpme:

Öpmenin karşı öpmeyi ve nihayet sentöpmeyi oluşturduğu bir teknik.

Wittgenstein tipi öpme:

Bu öpme çeşidiyle ilgili önemli olan şey, eylemin kendisinden ziyade onun sadece bir sembole (öpme deneyimiyle ilişkilendirdiğimiz bizdeki içsel zihinsel temsil --ki hem bariz nedenlerle kesinlikle eylemin kendisinden ayırt edilmelidir hem de hiç bir surette eylemi deneyimleyen farklı kişiler için aynı veya benzer olması gerekmediği de unutulmamalıdır) atıfta bulunduğudur; şöyle ki kişi sadece bizim sembolojiyi maniple etmemize dayanarak eylemin kendisi ya da deneyim hakkında garantilenmemiş genellemeler yapmamaya dikkat etmelidir.

Godel tipi öpme:

Hem öpülmenin tam olduğu hem de öpülmemenin asla kanıtlanmayacağı öpme.

Socrates tipi öpme:

Aslında bu gerçekte Eflatun tipi öpmedir, ancak daha otoritatif görünsün diye Socrat tipi olarak isimlendirilmiştir; fakat bir çok Eflatun tipi öpmeye kıyasla Socrat tipi öpmeler daha çok dolaşır ve daha fazla yer kaplar.

Kant tipi öpme:

Aşağılık "fenomenal" temastan kaçınarak tamamen üstün "numenal" düzeydeki öpmedir; onu gerçekte hiç hissetmemiş olmanıza rağmen yine de şimdiye kadarki en iyi öpme ya da öpülme olduğunu belirtmekte özgürsünüz.

Kafka tipi öpme:

Sizi değiştirecekmiş gibi başlayan ama sizi böcekleştirerek sona eren bir öpme.

Sartre tipi öpme:

Gerçekte hiç önemli olmamakla birlikte sizi öldüresiye endişelendiren bir öpme.

Russell - Whitehead tipi öpme:

Her dudak ve dil hareketinin güçlü bir şekilde ve tamamen tanımlandığı ama her nasılsa belirsiz ve tamam değilmiş gibi sonuçlanan öpme.

Hertzsprung - Russell tipi öpme:

Oh, İyi Bir Kız/Erkek Ol, Beni Öp.

Pythagoras tipi öpme:

Yeni ve harika öpme teknikleri geliştiren ama başkaları da onları öğrenir ve uygulamaya başlar korkusuyla kimsede kullanmayan birinin öpmesi.

Descartes tipi öpme:

Özellikle çok iyi tanımlanmış ve koordine edilmiş hareket: "düşünüyorum o halde öperim." genel olarak kişinin öpüldüğüne dair bütün kuşku, şek, şüphe ve reybleri gidermeye mecbur bırakmayan bir öpme kartezyen öpme sayılmaz.

Heisenberg tipi öpme:

Tanımlanması en zor öpme: Ne kadar heyecanlandırırsa neresinin öpüldüğünden o kadar az emin olunan; ne kadar enerjik olursa süresi o kadar belirsiz olan bir öpme türü. bu tür öpmenin ekstrem versiyonları "sezilgen öpmeler" olarak bilinir, çünkü belirsizlik düzeyi o kadar yüksektir ki öpülüp öpülmediğinizden asla tam emin olmazsınız. Öte yandan sezilgen öpmelerin bir avantajı da vardır: Eğlenmek için odada başka birinin bulunması şart değildir.

Nietzsche tipi öpme:

"Seni öpmeyen sendeki arzuyu güçlendirir."

Epimenides tipi öpme:

Öpmeyen birinin öpmesi.

Groucho tipi öpme:

Sadece kendisini öpmeyenleri öpenlerin öpmesi.

Harp tipi öpme:

Kapa çeneni ve beni öp.

Zeno tipi öpme:

Dudaklarınız git gigide birbirine yaklaşır ama gerçekte birbirlerine asla dokunmazlar.

Procrust tipi öpme:

Özellikle dudaklardan başka anatomi bölgelerine uygulandığında, bu tür bir öpme tekniğini bir kez deneyimledikten sonra unutmanızın mümkün olmadığını söylemek yeterli olur.

 


Orjinal Adı: Splice

Resmi Web Sitesi:  www.splicethefilm.com
Yönetmen: Vincenzo Natali
Oyuncular: Adrien Brody, Sarah Polley, Delphine Chaneac, Abigail Chu, David Hewlett 
Senaryo: Vincenzo Natali, Antoinette Terry Bryant, Doug Taylor
Müzik: Cyrille Aufort
Görüntü Yönetmeni: Tetsuo Nagata
Kurgu: Michele Conroy
Tür: Bilimkurgu - Korku - Gerilim - Dram
Süre: 104 dk.
Yapım: 2009, Kanada - Fransa - ABD
Dağıtım: Duka Film

Gösterim tarihi: 23 Temmuz 2010


Editörün Notu: İnsan genleri ile bir hayvan geni birleşince ne olur?

Konu: İki genç bilim insanı olan Elsa ve Clive, etik sınırları zorlayan bir deneye imza atarlar. Genetik konusunda uzmanlaşmaya çalışan Elsa ve Clive, insan genleri ile bir hayvanınkini birleştirmişler ve bilim dünyasını sarsacaklarını düşündükleri yeni bir türe hayat vermişlerdir. Dren ismini verdikleri bu yeni tür, bir süre sonra bir kadın görünümünü almaya başlar. Tehlike de hemen onun ardından gelir.